Hepimizin merakla beklediği, sahip olabilme hayalleri kurduğu teknolojilerden birisi şüphesiz uçan arabalardır. Üretim için bazı prototipler olsa da hayatımıza ne zaman gireceği tam bir merak konusu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü, “Veri Mahremiyeti, Güvenlik ve Verinin Metalaştırılması – Küresel Eğilimler” başlıklı etkinlikte Silikon Vadisi’ndeki şirketlere danışmanlık veren Prof. Dr. Lothar Determann’ı ağırladı. Prof. Dr. Lothar Determann geleceğin otonom ve uçan araçları ile ilgili bazı açıklamalar yaptı.
Uçan Otomobiller 2030 Yılında Hayatımıza Girebilir
Uçan otomobillerin nasıl olacağına dair hayal gücümüzle çeşitli modeller oluşturuyoruz. Aslında hayatımıza giren teknolojiler bu araçların nasıl olacağına, nasıl çalışma prensibine sahip olacaklarına dair fikirler veriyor.
Yazılarımızı takip edenler hatırlayacaktır. Daha önceki yazılarda nesnelerin interneti hakkında yüzeysel bir yazı paylaşmıştık. Araçlar daha birbiriyle konuşacak seviiyede teknolojiye ulaşmasa da hepsi birer tekerlekli bilgisayara dönüştü. Bunun nedeni iste artık günümüzdeki araçlarda çeşitli bilgisayar sistemlerinin olması ve araçların da bilgisayarlar gibi program yüklenebilen ve kişiselleştirilebilen açık kaynaklı bir yapıya bürünmesi.
Bilgi Üniverstesinde bir etkinlikte konuşan Prof. Dr. Determann, “Araçlar artık tekerlekli bilgisayar olarak nitelendirilebilir. Birçok program harmoni içinde çalışıyor ve kullanıcı tarafından müdahale edilemiyor. Telefon bağlayıp müzik dinlemek dışında kişiselleştirilemiyor. Açık kaynaklar sayesinde kişiselleştirebileceğimiz ve güncelleyebileceğimiz yeni araçlar, en geç 2030’da yollarda olacak” dedi.
Otomatik Pilottan Az Kullanılmış Otomobil
Görünüş o ki 2030 yılına kadar olan süreçte otomobil alma rehberleri tamamen değişecek.
Otomatik vites arabalarla ilk tanışmamız, çok uzun bir süre olmadı. Kimi biranda alıştı konforuna, kimi benim arabayı hissetmem lazım yolda giderken oynamam lazım vitesle dedi kabullenmesi bir kaç yıl sürdü. Arabalarda dijital göstergeler hayatımıza girdiğinde daha ne yapacaklar, uçak gibi araba yapmışlar dedik. Önümüzdeki yıllarda uçakların araba gibi olacağı yıllar.
Otonom araçlarla birlikte güvenli sürüşte hayatlarımıza girecek
Prof. Dr. Determann, arabalarda tercih ve davranışların da değişeceğine değindi; “Kullanıcılar artık beygir gücü gibi eski usul değerlerle uğraşmayacak. Çünkü sürücüsüz (otonom) araçlar hız limitlerine göre, trafik kurallarına uyarak hareket edecek. Dahası, kimse araç kullanmak zorunda kalmayacak.” Prof. Dr. Determann şu ifadeleri kullandı, “Bu araçlar yüzde yüz güvenli demek mümkün değil. Ancak yeni nesil araçlar dalgın, yorgun, uykusuz ya da alkollü sürücüler kadar büyük bir sorun teşkil etmeyeceğinden, durumun gelecekte şimdiye oranla daha iyi olacağını söylemek mümkün. Teknolojinin hızlı gelişimi daha güvenli araçların önünü açacak.”
Araçlara yüzde yüz güvenli olacak dememesi ise; açık kaynaklı yeni nesil araçların siber güvenliğin yanı sıra fiziksel güvenlik açısından da bazı soru işaretlerini beraberinde getireceğini düşünmesinden. Verilerimizin paylaşılmasına dair siber güvenlik korkusunun önüne geçilmesi için değişmesi gereken teknoloji değil, şirketler ve hükümetlerdir. Gerekli güven ortamının sağlanması gerekir” ifadelerini kullandı.
Otonom araçlar üretebilmek için veri paylaşımı çok önemli. Veri paylaşımı olmazsa otonom araçlar gelişmez hatta var olmaz.
Araçların çok sayıda veriyi işleyip paylaşacağına da vurgu yapan Prof. Dr. Determann, yol, hava, tüketim gibi sürücüleri ilgilendiren verilerin yanı sıra araç üreticileri ve hatta hükümeti ilgilendiren verilerin de söz konusu olduğunu belirtti. Prof. Dr. Determann, “Sürücüsüz (otonom) araçlardan toplanan veriler devletler tarafından akıllı şehirler kurma amacıyla kullanılırsa ortaya muazzam bir tablo çıkar.
Nedir bu akıllı şehirler derseniz Google’ın akıllı şehir projesi yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Verilerde sahiplik konseptinin tartışılması mantıklı değil
Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) başta olmak üzere Avrupa Birliği’nin getirdiği yasa ve regülasyonlarının veri paylaşımı konusundaki kısıtlayıcı yaklaşımının, kişisel verilerin korunması ve gizlilik haklarına eskiye kıyasla kayda değer bir katkısının olmadığını düşündüğünü iletti. Prof. Dr. Determann, veri paylaşımını kısıtlayıcı yaklaşımları eleştirirken aynı zamanda sınırın da bilinmesi gerektiğini vurguladı. Kaynakların tamamının açık ya da ücretsiz olmasının, büyük firmalar açısından da olumsuzluklar yaratabileceğini belirterek yeni nesil yazılımların güvenlik sorunlarına dikkat çekti. “Elbette herkese güvenlik sisteminin nasıl çalıştığına dair bilgilerin tamamını veremezsiniz ya da verilerinizin tamamını paylaşamazsınız. Fakat söz konusu TESLA gibi arabalar ve de günlük hayat kalitesini yükseltecek teknolojiler ise inovasyonun gelişimi açısından verinin açık olması olumlu bir tutumdur. Verinin sahipliğinden bahsetmek mümkün değil, veri bir eşya gibi satıldıktan sonra beğenilmediğinde veya istenmediğinde başkasına verilen veya iade edilebilen bir şey olmamalı bu sebeple de zaten veriye sahiplik konseptinin tartışılması mantıklı değil” dedi.
Şimdi bize kaybolan yıllarımızı verseler değerlendirir miyiz? veya yine kaybeder miyiz ? Bilemeyiz ama gelecek çok hızlı bir şekilde yaklaşıyor. Biz bu yazıları yazarken siz bu yazıları okurken başka bir teknoloji hayatımıza girmiş oluyor. iki makale arası kadar kısa diyebiliriz.
Önemli olan; Biz bu teknolojinin neresinde olacağız. Üreten mi? Adamlar yapmış diyerek hayran hayran bakan mı ? İkinci şıkkı yıllardır yapıyoruz. Artık vakit teknolojiye dokunma vakti. Milli teknoloji hamlesi adı altında yaptığımız “CEZERİ” adlı uçan otomobilimiz eminim yapacaklarımızın teminatı olacaktır.
Günü anlam ve önemine binaen; “Türk, öğün, çalış, güven” sözleriyle yazımızı noktalıyoruz.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu olsun.
Diğer haberlerimize daha hızlı ulaşmak için bizi takip etmeyi unutmayın!