İtalya’da bulunan ve 17 bin yıl öncesine ait olduğu tespit edilen bir bebeğin kalıntıları, mavi gözlere sahip olduğu bilinen en eski insana dair ipuçları sunuyor. Bolonya Üniversitesi’nden arkeolog Owen Higgins ve ekibinin yaptığı genetik analizlere göre bebek, büyük olasılıkla mavi gözlü, koyu tenli ve kıvırcık koyu kahverengi ya da siyah saçlıydı.
Paleolitik dönemde yaşayan bu buz devri bebeği, yetişkinlikte sütü sindirmeyi sağlayan genlere sahip değildi. Ancak onu daha da trajik kılan, hipertrofik kardiyomiyopati adı verilen genetik bir kalp rahatsızlığının belirtilerini taşımasıydı. Bu durum, genç yaşta ani ölümlere yol açabilen kalınlaşmış kalp kaslarıyla ilişkilendirilir. Yaklaşık 82 santimetre uzunluğunda olan iskelet, çocuğun ölüm yaşının 7,5 ila 18 ay arasında olduğunu gösteriyor.
Dişlerde yapılan histolojik analiz ve köprücük kemiğindeki iyileşmiş bir kırık, bebeğin zorlu bir doğum geçirdiğini ve yaşamında birçok stres yaşadığını ortaya koydu. Bu streslerden üçü, anne karnındayken başlamıştı. Annenin hamilelik sırasında beslenme sorunları yaşadığı ve doğum öncesi dönemde bölgesel olarak yerleşik bir yaşam sürdüğü düşünülüyor.
1998 yılında Siena Üniversitesi arkeologları tarafından Puglia bölgesindeki Grotta delle Mura mağarasında keşfedilen bebeğin kalıntıları, kaya plakalarının arkasına gömülmüş, yanına herhangi bir eşyası bırakılmamıştı. Genetik analizler, çocuğun ebeveynlerinin muhtemelen birinci dereceden kuzen olduğunu gösteriyor. Paleolitik dönemde nadir olan bu durum, daha çok Neolitik dönemde yaygınlaşmıştı.
Mavi gözler, OCA2 genindeki bir mutasyon nedeniyle ortaya çıkar ve kahverengi gözlere neden olan melanin pigmentinin üretimini azaltır. Bu mutasyon, ilk kez Avrupa’da 6 bin ila 10 bin yıl önce ortaya çıkmış ve bugünkü mavi gözlü insanların kökeni haline gelmiştir. Daha önce bilinen en eski mavi gözlü birey, 14 bin yıl önce yaşamış olan Villabruna adamıydı. Bu yeni bulgular, bebeğin halkının, Villabruna adamının ataları olabileceğini düşündürüyor.
Bu keşif, yalnızca mavi gözlerin evrimsel tarihini değil, aynı zamanda Paleolitik insan topluluklarının genetik yapısını ve yaşam koşullarını da anlamamızda yeni bir pencere açıyor.
Diğer haberlerimize buradan ulaşabilirsiniz!