Sel Riskine Karşı Şaşırtıcı Çözüm: Doğa Şehirleri Nasıl Koruyor?
  1. Anasayfa
  2. Bilim

Sel Riskine Karşı Şaşırtıcı Çözüm: Doğa Şehirleri Nasıl Koruyor?

Kanada genelinde doğal ekosistemlerin korunması, sel riski altındaki şehirler için güçlü bir savunma hattı oluşturabilir. British Columbia Üniversitesi öncülüğünde yapılan bir araştırma, bu yaklaşımın sadece çevre için değil, topluluklar ve altyapı için de kritik öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Sel Önleme İçin Doğanın Gücü

Araştırmaya göre, ülkedeki su havzalarının yalnızca %5’inin korunması (toplamda yaklaşık 201,000 kilometrekare, yani Kanada’nın yüzölçümünün %2’si), taşkın riskini büyük ölçüde azaltabilir. Bu strateji, evleri, geçim kaynaklarını ve tarım alanlarını korumanın yanı sıra yağmur suyunun taşkınlara dönüşmesini önlüyor.

Doğal sistemler, nehirler ve göller etrafındaki ormanlar, sulak alanlar ve dere kenarları gibi alanlarda suyu emerek taşkınların önüne geçiyor. Araştırma, bu koruma alanlarının yalnızca su kalitesini iyileştirmekle kalmayıp, vahşi yaşamı desteklediğini ve pahalı altyapı yatırımları (örneğin barajlar ve kanal sistemleri) yerine etkili bir çözüm sunduğunu gösteriyor.

Şehirler ve Su Havzaları: Kritik Koruma Noktaları

Kanada’da sel riski altındaki kentsel alanlar arasında Vancouver ve Toronto gibi büyük şehirler öne çıkıyor. Araştırma, bu şehirlerin yakınındaki yukarı akış su havzalarının korunmasının, 3.7 milyon insanın doğrudan selden korunmasına ve 20 milyon kişinin daha dolaylı olarak etkilenmesine yardımcı olabileceğini belirtiyor.

Dr. Matthew Mitchell, bu çalışmanın Kanada’da doğal ekosistemlerin taşkın önlemedeki rolünü ulusal düzeyde değerlendiren ilk araştırma olduğunu söylüyor:

Sel Riskine Karşı Şaşırtıcı Çözüm: Doğa Şehirleri Nasıl Koruyor?

“Doğa temelli çözümler, sel risklerini yönetmede son derece etkili. Bu araştırma, koruma çabalarının en fazla nerede fayda sağlayacağını net bir şekilde ortaya koyuyor.”

Bölgesel Öncelikler: Neresi Korunmalı?

Araştırma, sel önleme için koruma önceliklerini bölgesel olarak şu şekilde sıralıyor:

  1. British Columbia:
    • Coast ve Columbia Dağları’ndaki alp ekosistemleri: Su akışını düzenleyerek aşağı bölgelerdeki taşkınları önler.
    • Fraser Nehri Deltası’ndaki sulak alanlar: Burns Bog gibi bataklıklar, özellikle Vancouver ve çevresindeki şehirler için kritik.
    • Okanagan ve Similkameen vadilerindeki ormanlar: Tarım alanlarını ve büyüyen nüfus merkezlerini korur.
  2. Prairie Eyaletleri (Alberta, Saskatchewan, Manitoba):
    • Red ve Saskatchewan Nehirleri gibi ana su havzalarındaki çayır ve sulak alanların korunması öneriliyor.
  3. Kuzey Bölgeleri (Yukon ve Kuzeybatı Toprakları):
    • Kuzeydeki sulak alanlar ve diğer hassas ekosistemler öncelikli.
  4. Güney Ontario:
    • Büyük Göller ve ana nehirler etrafındaki sulak alanlar, Toronto, Ottawa ve Hamilton gibi büyük şehirlerde sel risklerini azaltabilir.

Sürdürülebilirlik ve Politikalar

Kanada, 2030 yılına kadar topraklarının %30’unu koruma hedefi belirlemiş olsa da, şu anda en taşkın riski taşıyan ekosistemlerin yalnızca %8’i koruma altında. Araştırmacılar, bu alanların önceliklendirilmesi için daha güçlü koruma politikaları ve finansman çağrısında bulunuyor.

Dr. Mitchell, doğa korumanın yalnızca biyoçeşitlilikle sınırlı olmadığını vurguluyor:

“Bu araştırma, doğayı korumanın aynı zamanda toplulukları ve şehirleri iklim değişikliğine karşı dayanıklı hale getirdiğini açıkça ortaya koyuyor.”

Sonuç

Doğa koruma stratejileri, yalnızca çevresel faydalar sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda şehirlerin sel gibi iklim krizlerine karşı dirençli olmasını sağlıyor. Kanada’nın bu yaklaşımı küresel ölçekte diğer ülkelere de ilham verebilir.

Yazı Kaynakları
British Columbia Üniversitesi araştırmasıdır.
Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir